Tarihte Yolculuk: Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Zeynep Aksungur
5 min readAug 24, 2021

--

Geçen hafta Ankara’daydım ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezdim. Bu tecrübem havada kalsın istemediğimden biraz araştırma gereği duydum. Bunun yanında kafam takılan soruların cevaplarını, ilginç bulduğum eşyaları, hayatta kalma mücadelelerini kendi gözlemlerimle paylaşacağım.

Müze ilk olarak Augustus Tapınağı’ndan ve Roma Hamamı’ndan toplanan hitit eserlerini sergilemek amacıyla kurulsa da Türkiye’de yaşayan birçok millet dolayısıyla bir medeniyetler müzesi haline gelmiştir. İlk çağlara ait pek çok yerleşim yerine ev sahipliği yapmış bir coğrafyada yaşıyoruz, neredeyse her döneme ait eserleri Türkiye sınırları içerisinde bulmak mümkün. Böyle olduğundan müze, milletlere göre değil kronolojik olarak devirlere göre düzenlenmiş. 19 Nisan 1997 tarihinde İsviçre Lozan şehrinde 68 müze arasından birinci olarak “Yılın Müzesi” seçilmiştir.

İlk çağ insanları tahtayı, taşı, kemiği şekillendirerek başlamışlar. Daha sonrasında madenin ısıtılınca eridiğini, soğuduğunda katılaştığını keşfetmeleriyle birlikte madenleri savunma, süs eşyası olarak kullanmaya başlamışlardır. Altın gibi değerli madenleri erken dönemlerde keşfetmelerine rağmen şekil verilememesi sebebiyle kullanımına geç başlanmıştır. Müzedeki ilk eserler Paleolitik Çağ ile yani 160 bin yıllık geçmişe sahip eserlerle başlıyor.

Burada kemik, taş kullanılarak yapılmış eşyaları görüyoruz. Genelde avlanma üzerine olduğu dikkat çekiyor, buradan yaşam mücadelesi için avlanmanın önemini anlıyoruz. Yabani canlılardan korunmak, karınlarını doyurmak ve hayvan derileriyle kıyafet, çeşitli eşyalar yapmak için kullanıldığı anlaşılıyor. Çeşitli animasyonlarla da desteklenmişti. Bulundukları yerden çıkarılamaz durumda oldukları için, birkaç eserlerin orijinali yoktu. Temsili yapılar ve balmumu insan canlandırmaları vardı.

Mağara resimleriyle devam ediyor müze. Hayvanların hareketli ya da durağan birçok figürü resmedilmiş. El yapımı mızraklarıyla hayvanları avladığı görselleri ağırlıktaydı. Genellikle etçil olan geyik, at gibi hayvanlar göze çarpıyor. İlk çağdaki insanların neden resmettikleri hala kesinleşmiş değil. Benim de aklıma ilk, neden duvara resim çizme gereği duymuşlar sorusu geldi. Sebepleri olarak; gelecek nesillere nasıl avladıklarını göstermek amacıyla bir iletişim aracı olabileceği, doğaya karşı üstünlüğünü göstermek isteyebilecekleri, bir dinsel tören olabileceği, geleceğe iz bırakmak için gibi sebepler sıralansa da ispatlanmış bir sebebi yok. Diğer yandan ortaya sanat eseri koyulması ihtimali üzerinde pek durulmuyor. Sanat kaygısının refah bir ortamda ortaya çıkacağı düşünüldüğünden bu gerekçe pek tutarlı bulunmuyor.

Devirlerde geçiş yapıldıkça kullanılan madenler, el işçiliği, kültürel çeşitlilik, yazılı eserler, heykeller, süs eşyalarının çeşitliliği artıyor. Müzede özellikle vazolara, hayvan figürlerine, kolye ve küpe gibi süs eşyalarına, heykellere, mühürlere, çivi yazılarına, hiyerogliflere, kabartmalara, ortostatlara, mezarlara çokça yer verilmiş.

Müzede kullanılan eşyalardan su aynası dikkatimi çekti. Su aynasına su doldurarak ayna görevinde kullanılarak oluşturulmuştur.

Sol altta bir su aynası sergilenmektedir
Sol altta bir su aynası sergilenmektedir. (7 numara)

Yine eski çağlarda kulak tıkacının kullanılması hatta altınlarla, süslemelerle işlenmiş olması beni şaşırttı.

Mühürler de benim sandığımın aksine her zaman tek seferde damgalamak şeklinde yapılmadığını gördüm. Bir kalem gibi cismin ucuna mühür takılıyor ve mühür o kalemin yuvarlanmasıyla ortaya çıkıyor.

Bahsettiğim mühür (temsili resim, anlaşılabilir olması için ekledim)

Müzedeki vazoların çeşitliliği dikkatimi çeken bir başka nokta oldu. Boyutları, kullanım amaçları farklı farklıydı, kimi zamansa bir hayvan figüründe. Vazoların üzerine rengarenk desenler, geometrik şekiller çizilmişti. Ve hala bu çizimler üzerinde duruyordu, binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen.

Müzenin alt katında ise Yunan, Helenistik, Roma, Bizans Dönemlerine ait eserler sergileniyor. Burada bu dönemlerde yaşamış Zeus, Eros, Milas gibi kişilerin heykellerine yer verilmişti. Büyüklü küçüklü, ayakta ya da sadece büstü olarak oluşturulmuşlardı. Kimi heykellerin başı yoktu, bazı heykellerde yarı insan yarı hayvan özellikler vardı. Bahçede heykeller, kolonatlar, lahitler, mezar başlıkları devam ediyordu.

Benim müzede beğendiğim eserler;

Kibele Tanrıçası

Kibele Tanrıçası, farklı milletlerce farklı isimlerle anılmış. Oturan, önden, ayakta, uzanmış gibi birçok ayrıntılı figürü heykel haline getirilmiş. Çatalhöyük’te bulunan bu eser, oranın sembolü haline de gelmiştir. Tanrıçanın abartılarak iri yapılması doğurganlığı temsil ederken sağında ve solunda bulunan kaplan benzeri hayvanlar ise bolluk ve bereketi, doğadaki egemenliğini temsil ediyor. Tanrıçanın otoritesinin belirginliğinden dolayı kadınlara önem verildiğinin anlaşılması hoşuma giden noktalardan biri oldu.

Hitit Güneş Kursu

Hitit Güneş Kursu
Geyikli Güneş Kursu

Bu eser de Çatalhöyük’te bulunmuş. Hititlerin sembolü haline gelen kursun dini törenlerde kullanıldığı düşünülmektedir. Üzerindeki çıkıntılar, kuşlar ve geyiklerdir. Bunlar doğayı, barışı, özgürlüğü çağrıştırmaktadır. Kursun genel biçimi Güneş’i temsil eder. Geyik Güneş Kursu müzedeki en beğendiğim eserlerden biriydi.

Kral Midas’ın Ahşap Masası

Masa, Midas’ın mezarından dağınık halde çıkarılmış ve 6 yıl sonunda bunun bir masa olduğu anlaşılmış. 3 bin yıllık masa ilk çıkarıldığında ne olduğu anlaşılmamış, parçalar tek tek birleştirilerek ortaya çıkmış. Masa müzede ortada ve göz alıcı şekilde duruyor. Parçalar tek tek birleştirilerek oluşturulmuş olsa da bazı parçalar hala tam olarak eklenebilmiş değil.

Kabartmalar

Müzenin girişinin ortası tamamen kabartmalara ayrılmış. Hayvanlar, insanlar (özellikle askerler), at arabaları, hiyeroglifler ve çivi yazıları burada oldukça fazlaydı. Yarı insan yarı hayvan kabartmaları dikkatimi çekti. Kimi insanlar toynaklı kimi insanlar da yarı aslan yarı insan olarak oluşturulmuştu.

Müzedeki Eserlerin Getirildiği Yerlerden Bazıları

  • Karain Mağarası (Antalya)
  • Hacılar (Burdur)
  • Çatalhöyük (Konya)
  • Canbasan Höyüğü (Karaman)
  • Alişar Höyüğü (Yozgat)
  • Alacahöyük, Hattuşaş (Çorum)
  • Maşat (Tokat)
  • İnandık (Çankırı)
  • Van Gölü

--

--